HABERLER

Birsen GÜRER`in Gümüşhane Seyahati izlenimleri

04 Nisan 2013
Bu haber 1684 kez okundu.

Yaklaşık olarak 20/25 kişilik bir TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) grubuyduk. 7 Temmuz 2012 Cumartesi günü, sabah uçağıyla Trabzon Hava alanına geçtik. Bizimle birlikte İstanbuldan bu davetin ev sahibi ayağında bulunan bazı GÜSİADlı işadamları da bulunuyordu. Kahvaltı, Trabzonda yol üstünde bulunan bir tesiste yapıldı. İlk durak Santa yerleşimiydi. 17.Yüzyılda burada yaşayan Rumların geride bıraktıklarından oluşan Santa görülmeye değerdi. Bu vadideki flora ve fauna şaşırtıcı derecede zengindi. Temmuz ayının ilk haftalarında, bu kadar renkli ve yoğun çiçek, kelebek ve kuş bulunması, vadinin asfalt girmemiş zorlu yollarının bölgeye sunduğu bir fırsattı. Bu güne kadar vadi bütün doğallığını korumuş, hiç bozulmamıştı. Şimdi Gümüşhane, birinci sırada turizmi hedeflemişti ve bu vadi bu konuda sunduğu inanılmaz olanaklarıyla kentin elini kolaylaştırıyordu.

Santadan sonra vadi içinde, zorlu bir yolculukla yola devam edip, Taş Köprü Yaylasına ulaştık. Öğlen yemeği buradaydı. Vadinin binbir çeşit çiçeklerinden alınmış bal, tereyağı nefis etler, sütlaçlarla güzel bir öğlen yemeği sonrası Çakırgöl Turizm Merkezi, Cami Boğazı Yaylası, Krom Vadisi, İmera Manastırı, Uğurtaş Köyü ve Karaca Mağarasına gittik. Mağara, bizi hem şaşırtı hem de sunduğu görülmeye değer özellikleriyle sevindirdi.

Ben Türkiyede muhtelif mağaraları gördüm. Uzunca bir zaman da TÜRSAB Mağaracılık Komitesinde görev yaptım. Burasının iyi olduğunu biliyordum ama bir türlü görememiştim. Çok büyük bir şey kaçırmışım. Bu güne kadar bu güzelliği görmemiş olmama hayıflandım. Karaca Mağarası, milyonlarca yıl boyunca oluşturduğu çok renkli sarkıt ve dikitleri, org desenli duvarları, mağara çiçekleri, bayrak şekilli perde damlataşları, fil kulakları, mağara incileri, traverten havuzları ve basamakları, sütunları ve mağara gülleri ile olağanüstü bir mekan. Şehrin turizm olanaklarına inanılmaz bir ayrıcalık katıyor.

Birinci günün akşamında, Gümüşhanede Sema Doğan Parkında Hanede Dans Grubunun sunduğu gösteriyi de büyük bir zevkle izledik. Ertesi sabah ilk durağımız Torulda bir yayla şenliğine katılmak oldu. Yine doğanın bütün cömertliği Gümüşhane için seferberdi. Ben, çiçeğin bu pembesini, bu morunu, bu sarısını burada gördüm. Sanıyorum hepsi endemikti. Torul Güvemli Köyü yayla şenliği sonrasında, Köseden geçerek Kelkite gittik.

Kösede Kete ve ayran ikram edildi. Bu arada İstanbula götürmek için kete alış-verişi de yapıldı. Kelkite giderken çocuklarımın memleketi olan Öbektaş Beldesinin önünden geçmek beni çok mutlu etti. Kelkite gitmemizin sebebi, Satalaydı ama ne yazık ki vakit darlığından bu çok önemli antik kent gezisi ertelendi. Kelkit Organik Tarım Merkezini de göremeden, buradaki Kiptaş Parkında yine yöreye özgü yemeklerden sonra, Şirana doğru hareket edildi. Tomara Şelalesi ve yol üzerindeki kaya manastırı sonrasında tekrar Gümüşhane Merkeze dönüldü.

Gümüşhane Valiliği, Belediyesi ve GÜSİADın (Gümüşhaneli İş Adamları Derneği) ortaklaşa yaptıkları bu davette, TÜRSABlılar, Süleymaniye Mahallesini gezip burada yapılacak Kayak Merkezi konusunda bilgilendirildiler. Özdenoğlu Konağında yenilen bir akşam yemeğinde yine karşılıklı görüş alış verişinde bulunuldu. Gümüşhane Valisi, Belediye Başkanı ve İl Turizm Müdürü üç gün boyunca grubu yalnız bırakmamışlar, gidilen ilçelerin belediye başkanları da bu grubu büyük bir konukseverlikle karşılamışlardı. Satalanın görülmeyişi büyük bir talihsizlikti. Şu anda Satalada görülebilecek çok şey olmayabilirdi ama onunla ilgili anlatılacak önemli bilgiler bulunuyordu. Satalaki, hiç kazma vurulmadığı halde dünyanın önemli müzelerinde buradan giden eserler bulunuyordu. Bu bile, Gümüşhane turizmi için öncelikle yapılması gerekenler konusunda önemli ipuçları içeriyor.

Ben, yarı Gümüşhaneli sayılacak bir turizmci olarak, şehrin yaşadığı bütün hoyratlıklara rağmen, bu alanda geleceğin yıldızı olabileceğini gördüm. Dikkat edilecek tek şey, doğru projelerle yola çıkmak. Gümüşhaneye daha fazla yol, baraj, daha fazla yüksek bina, şehrin bütün imkanlarını tuzla buz etmekten öteye geçemez. Elli sene sonrasında yine böyle bakir bir bitki ve hayvan zenginliğine sahip olduğunu düşünün, yine yüzün üzerinde kelebek çeşidini barındırdığını hayal edin (bu gün itibariyle 173 çeşit kelebeğe sahip bulunuyor), Karaca ve diğer mağaralar korunsun, kayak merkezi, sunulan projeye uygun inşa edilmiş olsun ve Satala gün yüzüne çıkartılmış bulunsun, kim tutar Gümüşhaneyi. O, turizm alanında rakipsiz bir il olup çıkar. Bu arada hayvancılığa da uygun ortam korunmuş olacağından, bu da ayrı bir artı değer olarak şehre yansıyacaktır. (www.milta.com adresinde, "Türkiye Rehberi " sayfasında Gümüşhane ile ilgili ayrıntıları okuyabilirsiniz.)

Bütün bu hayallerin gerçekleşmesi dileklerimle, Gümüşhanenin yolu açık olsun diyorum.

Bilsen GÜRER
Editör
bgurer@isiltur.com.tr

0212 289 29 50 info@gusiad.org.tr
© 2015 GUSİAD - Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Link Link Link